salavatvezikir
  Dini Yazılar
 

Bismillahirrahmanirrahim,

Elemneşrahleke sadrek. Ve adağna anke vizrek, ellezi engada zahrek. Ve refağna leke zikrek. Feinne maal usri yüsran. Inne maal üsri yüsra feiza ferağte fensab ve ila rabbike ferğab.

1.Biz, senin göğsünü yarıp-genişletmedik mi?
2.Ve yükünü indirip-atmadık mı?
3.Ki o, senin belini bükmüştü;
4.Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi?
5.Demek ki, gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır.
6.Gerçekten güçlükle beraber kolaylık vardır.
7.Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et.
8.Ve yalnızca Rabbine rağbet et.

Mekke'de nazil olmuştur. 8 âyettir. "İnşirah" açılmak, genişlemek, sevinmek manalarına gelir.

Ve sen yine denendiğinde;
Ve yine kalbin daraldığında;
Ve yine bütün kapılar kapandığında ;
Ve yine ne yapman gerektiğini bilemediğinde;
Uzun uzun düşün ...
Ve hatırla Yaradanını !...
"Allah c.c kuluna kafi değil mi? "
(Zümer Suresi)

Sus şimdi..
Zaman sükut zamanı.
Yüreğini sıvazla “ vâv “ ile..

Sonra da gülümse “ elif “ bereketiyle..

Gülümse ki; duaya duran gözlerim gül sağanağında gusletsin kendini ...

Kader oluğu altında uyu!..
Uyurken sabra yaslan, önce uyur görün, sonra tam uykuya dal!..
Hakikate erişirsin.


Ta'zim insanı küçültmez, bilâkis yüceltir.
Doğruların yıkılışı bir an işidir.
Çünkü bunlar şâhın kapısında beklerler.
Halkı “HAKK”a çağırmaya memur edilmişlerdir.
Bunlar, ellerini birbirlerine vurduğu zaman gözden kaybolacak kadar küçül!..
Başına gelecek bir iş olursa sabır eliyle karşıla!
Şifâ buluncaya kadar dur; bağırma, çağırma!..
Şifâ gelirse şükr eliyle al!
Celâl perdesi açılırsa secdeye kapan!..
ALLAH, Peygamber sevgisini, fakirlik hâli ve belâ takip eder.
Belâ karşısında dağ gibi olmalısın...

İman sahibinin çoğu hâli, sıkıntıyla geçer.
Elindeki şeyler çok bile olsa yine de sıkıntı içindedir.
Çünkü, bağlanmış olduğu birçok prensipler vardır.
Onları yerine getirmek güçlüğü içinde kıvranır.
Dünyada ancak bir prensibe bağlı olmayanlar rahat eder.
Onlar da hiçbir dîne söz vermeyen dinsizlerdir.


“ALLAH'dan başka ilâh yok.” dediğin zaman bir dâva peşine düşmüş, oluyorsun.
Her dâvada Şâhid isterler.
Şahidi olmayan dâvayı kaybeder.
Bu durumda Şâhid, emirleri tutmak ve yasakları bir yana atmaktır.
Bu lâf boş değildir.
Derinliğine süzül, dal!..
Hiçbir söz amelsiz kabul edilmez ve hiçbir amel de ihlâs olmadan makbul değildir, ihlâs Peygamberin yoludur.
Eğer kapına gelen dilenci bir hediye getirseydi, hemen alırdın.
“Bana mı?” demezdin...
Hiç geri çevirmek istemezdin...


“İman sahibinin ferasetinden sakının
Çünkü o, ALLAH'ın verdiği nûrla bakar!..”
İbâdet, gelip geçici şeyleri muayyen bir zaman için terk demektir.
Sözlerimizin değeri ve tefsiri, manevîdir.
Burada maddenin sözü geçmez.


ALLAH yolcusunun iç âleminde aksaklık göremezsin...
Kerem sahibi olmak için, ilâhi ve kudsî sırları saklamak şarttır.
Aza kanaat, nefsin kısmetini kaçırmak değildir.
Ağlamak, ibâdettir.
Ağlamak, dikkat buyurun, HAKK'a karşı tevazu’ göstermenin şiddet hâlidir.
Aklı kalbe çevir, kalbi sır yap, sırrı yokluğa ilet, yokluğu varlığa çevir...
Ondan sonra kendini bir seyret bakalım.
Çalış, hiç kimseye eziyet için gayret etme!
Herkese iyi niyet besle!
Ancak, cemiyetin düzeni için bir şey yapılacaksa onu da yap, geri durma, bu ibâdet sayılır.


Dünya âhirete perdedir.
Âhirete dalmak ise dünya ve öbür âlemin Sahibine perdedir.
Yaradılmışlara dalmak, Yaratan'dan ayırır.
Hangi yaratığa gönül kaptırırsan ruh pencerene perde çekmiş olursun...


Velâyet hâlinin işareti vardır.
O işaretler, velîlerin yüzlerinde okunur.
Onu anlayış sahibleri sezer.
O işaretler, velâyet hâlini anlatmağa yeter.
Dile hacet yoktur.


Kalbinizi dünyaya kaptırırsanız, Rabbinizin yüce makamı perdeler arkasına girer, ruhanî hava tarafınıza esmez.
ALLAH hem Azîz, hem de Celîldir.
Hiç kimsenin kadere yüklenerek hak taleb etmeğe yetkisi yoktur.
Her genişliğin bir sıkıntısı çıkar.
Her ferahlıkta bir darlık saklıdır.
Her belâ bir iyiliğin öncüsüdür.
Siyahla olduğunuz zaman katiyyen beyazı unutmayınız!..
Bu mânâ âlemi ile ilgili bir sözdür.
Edebli olunuz!..


Nefsini çok kırma, onun da dünyada bâzı alacakları vardır.
Bir şeye iptilâ bir imtihandır, herkese nasip olmaz.
Herkes iptilânın neden geldiğini farkedemez.
Ancak binde bir kişi anlar.
Anlayınca da HAKK'a döner, îptilâ insanı ayıltmak için gelir, uzlet bir ibâdettir.
Temizlik dıştan içe geçmez.
Bir insanın iç âlemi temiz olunca, kalbi nûrla dolar; iç, sonra nefis, sonra beden temizlenmelidir.
Önce evin içini yap, kapısını sonra takarsın...
iç yapılmadan, dışının yapılmasında hayır yoktur.
Yaratıcı olmadan yaratılmış olmaz.
Ev olmayan yerde kapı da olmaz.
Harap olmuş yere kilit asan olmaz.
Âhiret olmayan yerde dünya olmaz.
Hiç kimsenin göğüs boşluğuna ALLAH iki kalb koymadı.


Bir şeyler istiyorsan, her şey teslim edilmez...
Yanlışın var...
Şâhid isterler, mihenk taşına vururlar, ayarını ölçerler.
Bakırı altın diye satman kabil olmaz.
Her şeyi ehli bilir...


Kış ve yaza inanmak, onları olduğu gibi kabul etmek, onların eziyetini hafifletir.
İşte belâlara da inanmak bunun gibi bir şeydir.
HAKK'tan geldiğine inanmak ve sabırlı olmaktır.
Sabırlı insanlar, ALLAH'ın heybet nûru altındadırlar, ölüdürler.
Hayat insana emânet verilmiştir, ibâdet için verilmiştir.
Dünyada her şey emânettir.


Rızkın için üzüntüye düşme, o seni arar, o kadar arar ki sen o kadar arıyamazsın...
Ateşten o kadar korkma…
Sanki ona tapıyorsun!
Dünyadaki cennet onun yakınlığıdır.
Âhiretteki asıl cennet ise, onun varlığına nazardır.


İman sahiblerinin kalbi yaratılmadan, îmanları yazıldı.
Bu geçmişin bilgisidir...
Bunun üzerinde münakaşa caiz değildir.
Ona dayanarak hüküm yürütmek doğru olmaz.
Bizden evvel gelen sahabe ve uyanlara yeten bir din bize nasıl yetmiyor?
Bu sözleri söyliyenin yanında doğruluk vardır.
Onunla her dinsizin ve münafıkın kellesini keser...
Doğruluk, yeryüzünde ALLAH'ın kılıcıdır.
Hangi şeyin üzerine konsa onu keser…


Hayır, iki kelime üzerinde toplanmıştır..
ALLAH'ın emrini yüce bilmek ve kullarına şefkat göstermek...
İçi bozuklara ancak ALLAH yolcuları güler, buğz gösterir.
Tövbe, bir kuvvettir. Her iyiliğin kalbi sayılır, iç âlemi temizler.
Tövbeyi önce kalbinizle sonra dilinizle...
Din emrinin hazır olmadığı bir yerde zındıklık başlar.
Cennet derece, makam arayanlar içindir.
Manevî tüccarlar onu ararlar.
Oruç içinde oruç, bahçe içinde bahçe, ev içînde ev vardır, iman ve irfan sahibi ALLAH'dan dünyayı istemez.
Âhiret talebinde bulunmaz.
Mevlâ'sından “Mevlâ”yı ister.
İnsanların iç âlemlerini, HAKK ile olan bazı hâllerini sezmeyen onlara hürmet edemez.


İbâdet bir sanattır.
Hazine ALLAH'ın birlik nûrunu kalbine doldurmaktır.
ALLAH'ı zikreden daima diridir, ölmez.
Bir hayattan öbür âleme geçer.
Bir andan fazla ona ölüm gelmez.
Yazın geldiğine hakikaten inanmayacak olursan, ensen yandığı, zaman inanırsın...
İyi kullar, öbür âleme intikal ettikleri zaman nimet içine düşerler.
Nimet sevdikleri için verilmemiştir.
HAKK'a uydukları için verilmiştir.


Ateş nedir ki îman sahibi ondan korksun?
Ateş; İman sahibinden korkar ve kaçar, ALLAH'a sığınır.
İman ve ihlâs sahiblerinden kaçmamak, o cehennem ateşinin haddine mi düşmüş?..
İman sahiblerine dil uzatma, ona eziyet etme, gıybet etme!..
Sakın hem çok sakın!
Sonra yine sakın!
İman sahiblerine taarruz etme, onlara kötülük isnad etme!
Onların üzerine titreyen bir sahib bulunmaktadır...


Kısmetini atıp yiyen taat içindedir.
Kader bahsine cehâlet ayağıyla vurmayınız!..
Kader ilminin geçmişte yazdığı şeylere dokunmak olmaz...
Bu güzel hâllerini anlattığımız kimselerin tutumları seni mestediyor.
Fakat bu, eline bir şey getirmez.
Onlar gibi olmağa çalışmak lâzımdır.
Temenni hiç kimseyi kurtaramaz, temenni ahmakların çukurudur.
Kurtuluş; yolu, ümit ve korku birlikte yürünürse kazanılır...


Böyle bir ermişi, rüyada görmüşler ölümünden bir müddet sonra...
“Rabbın sana ne gibi işler yaptı” diye sormuşlar.
“Haberim yok!” demiş.
“Bir ayağımı sırat köprüsüne koyduğum zaman öbür ayağımı Cennette gördüm.” demiş...


Ayık olun, insanda bir et parçası vardır.
O iyi olunca bütün duygular güzelleşir.
O, fesada uğrarsa, bütün duygular iyiliğini kaybeder. işte o et parçası kalb'dir...
Bunu anlamak iç zenginliği yapar, iç zenginliği olmayan duygusuz yaşar;
İbadet, ona bir zevk vermez, iç zenginliğinde, ruhun erimesi lâzımdır.
Secdeye vardığın zaman, hakikî varlığın serinliğini duyuyor musun?


ALLAH insana sahib olmasa her şey ondan el çeker...
İman sahibine eziyet etmek, Kâbe'yi onbeş defa yıkmaktan, günah itibariyle daha büyüktür.


Peygamber'e sevginin şartı, fakr hâlidir.
ALLAH sevgisi için de belâ şarttır...
Her velâyet hâlini belâ takibeder.
Sebebi, ALLAH sevgisi iddia edilmesin diye...


Ölümün gelmesini bekleme!
Ölüm ânında bütün kapılar yüzüne kapanır; tövbe etmeye gücün yetmez olur.
İhsan kapısı kapanmadan acele et!
Ölüm; iman sahibini sevindirir, küfür ehlini ürkütür, münafıkları korkutur.


Hatalı işlere karşı susmak yasaktır.
O zaman konuşmak ibâdet sayılır.


Sabır, yardımcı çağırır,
İnsanı yükseltir,
İnsanı azîz kılar...


Tek olmağa alışırsan, “BiR” olandan ülfet ve birlik gelir.


Âhiret sevgisinin zerresi kalbinde yaşasa, ilâhi nûr senden uzak durur...


Ayık ol!
Sonra yazık olur.
HAKK katına ancak doğruluk adımlariyle vardır.


Haram yemek, din cesedine zehirdir.


Yollar geniş ve serbest, fakat siz, görmüyorsunuz.
Nefis, dünyada: “Yap!” der.
Öbür âlemde: “Niye yaptın?” diye sana çıkışır.


ALLAH dostu; sessiz, sözsüz haykırıyor!..
Sözümü kabul ediniz!
Benden daha güzel söz eden olmaz.
Yeryüzünde bu asırda benden daha sağlam ve güzel söz eden bulamazsınız.
Fakat bunları benden bilmeyiniz!
Kuvvetim HAKK'ındır.
Onun bîhuruf-u lâfz-ı kuvveti dili ile söylüyorum.
Ve bunları halk için yaparım, benim için değil…


Hastaları ziyâret ediniz!
Cenaze törenlerinde hazır bulunmağa gayret ediniz!
Çünkü bunlar, bu âlemin ötesinde bir başka âlemin varlığını hatırlatır.
Yakında her şeyle aranız açılacak.
Bu ayrılış size danışılmadan yapılacak, ayrılacaksınız.
Sizi ferahlandıran cümle eşya yürüyüp gidecek; giderken sizden izin almıyacak.
Dikkat buyurun!..
Çok dikkat edin!..
“Siz yürümiyeceksiniz, eşya yürüyüp gidecek!” diyoruz.
Her şey açık söylenemez, ifâde kuvveti yetmez.
Yukarıdaki sözü tekrar tekrar okuyunuz!
Çok rica ederim, mümin kardeşlerim!..


Göçtüğünüz âlemde yorulacaksınız, güçlükler sizi saracak.
Yüzünüze bakan olmayacak.
Sebebi öbür âlemi dünyada hatıra getirmediğinizdendir...


İnsanlara ve fâni varlıklara güvenen kimse, rahat olamaz...


İlmi artanın korkusu da artar.
Sözlerimizin sertliğine gücenmemenizi rica ederim!..


Sabır, zilleti izzete tebdil eder.


İman gözüyle her şeyin taksiminin ALLAH tarafından olduğunu görüp anlayan, bir şey istemek için utanç duyar...


Bir kimse ALLAH ile olursa; onu kimse ürkütemez, ne cin taifesi, ne de insanlar, ne yer haşeresi, ne de yırtıcı hayvanlar, hiçbiri o büyük zâtı korkutamaz.
Hiçbir yaratık o kişiye dokunamaz...
Zâhid, dünya ile âhiret,
Korku sahibi, Cennetle Cehennem,
İrfan sahibi, yaratılanla Yaratıcı arasındadır..
Önce gözünü kapayan perdeyi arala, sonra yalvar!..
Bu hâlde bulunan insanın hâline, ne insan, ne cin, cümle yaratıklar içinden bir tanesi bile akıl erdiremez...


Öğünmeyi hiçe sayanın, kötülemeleri kendiliğinden sıfıra düşer..


Muaz (r.a.):
“Gelin bir ânımızı imanlı geçirelim!.” dermiş.
Resûl'e şikâyet etmişler.
Resûl:
“Muaz'ı hâline bırakınız!” buyurmuştur.


Sabrın asıl mânâsı, HAKK'ın kazâ ve kaderine boyun eğmektir.
Cesedin gitmiş gibi bir ruhanî âleme dalarsın.
Bu işler sükûn ister, huzur ister, maddî şeylerin kalbden çıkmasını ister...


ALLAH, Kitâb-ı Celil'inde bâzı yaratıkları üzerine yemin eder.
Bu ALLAH'a mahsus bir sırdır.
Bu sırları bilenler her yerde, her şehirde ya vardır yahut kervanlar hâlinde geçerler.
Fakat hepsi de deve adımı gibi sessiz, gürültüsüz geçerler...
Bunları görebilmek, sohbetlerinde bulunabilmek için:
Rütbe ve mansıb dilenme!..
Çocuklar gibi sopadan ata binme!


Ömer'in devede iken kamçısı düşmüş, inmiş almış; başkasından istememiş; başkasına minnettar olmamak için...


Bilir misin!
Dağ benliğinden geçti mi sahra olur.


Çınar azametli bir ağaçtır.
Fakat aslı yerden kök salan bir tohumdur, ne bahtiyardır...


O susamış ki, yakan güneş altında Hızır'dan bir kadeh su dahi istemez...
Bu lâkırdılar herkes için değildir.
Zira ne derece mükemmel va'zu nasihat edersen et, koyunun kurt soyuna mazhar olması mümkün değildir.


Gayb hazinesinin âlem gözüne kapalı kapısının aralığından biraz bakalım:


Göz bir âlettir.
Dışardaki bir cisimden gelen ziyâ dalgaları o cismin şeklini dimağa kadar götürür ve biz o cismi görürüz.
Fakat cismi dışarda görürüz...


Kulak bir âlettir.
Dışardan gelen ses dalgaları kulaktan dimağa kadar girer, duyarız.
Fakat sesi daima çıktığı yerde duyarız, kulağımızda değil...


Burun bir âlettir.
Bir yerden koku dalgaları burnumuza kadar gelir.
Kokuyu burnumuzda duyarız, dışarda değil...


“Gören”, “duyan” kim?..
Kokuyu alan “sen”...
“Ben, kulum ile görür, işitirim!” buyrulmuştur.
“Koku alırım!” değil...
Bu küçük misâli hâlletmeğe bak!..
Bunun hâllinde “Feth” vardır.
Feth, kuvvetin bilinen sırrıdır...

Görünmede hüner yoktur.
Görünmeyeni görmede hüner vardır.


Beşerin anlama hududuna, ilâhi sır ve kuvvetlerin varlığı; ancak mu’cize, büyük tesadüf, şans kelimeleri ile girer ve beşer yine bunu gaflet hududundan çıkamadığı için şüphe hâlinde idrâk eder, reddedemez.
Hâdise vardır.
Anlamadığı hâdiseleri garip ifâdelerle mırıldanır durur.
Bu hâdiselerin arkasında ALLAH'ın dostuna verdiği bilinmeyen kuvveti gizlidir.
Bu gibi ALLAH dostları öldükten sonra dönmezler.
Kendi gözünü yumduktan sonra bizim gözümüzü açarlar...

Katreler, birleşme, visal kanununa uyarak dere,
Dereler yine aynı kanuna uyarak derya olur.


Cıva olma!..
Zerrelerini birbirine birleştir!..
Sertleş, gümüş ol!..


Kötü söz, yabani ota benzer, sulamadan'da biter...
İyi söz, çiçek gibidir, çok itina ile bakılmak ister.

Bir adama, yüz kişi: “İyidir.” desin,
Bir kişi: “Adam, bırak onu!” dese; o yüz kişinin iyi demesini bastırır.
Bu da insanlarda bir hâlettir.


Her mesleğin taklidi olduğu gibi “Evliyâullahlık” mesleğinin de taklidi, sahtesi olur.
Çok dikkat et, çarpılmayasın!..

Donmuş sudan yapılmış bir testi, içi su ile dolu...
Testi, sudan ayrı bir madde gibi görünür.
Güneş buzdan yapılmış bir testiye vurunca hem testi, hem de içindeki su aynı olur bilir misiniz?..
Vahdet güneşinin huzmeleri olan bu güzel sözler bir bahtiyarın kalbine vurdu mu hep aynı olur...
İnsanın aynası gönlüdür.
Yüzünü ona çevir:
Kendini gör!..
Nifâk, bu gibi gizli işlere pek diş geçiremez...


Câhilin dili kalbi önündedir.
Âlim ve akıl sahibinin dili kalbi arkasındadır.


Nefis, Celâl sıfatının tecellîsine mazhardır.
En çok onda bu tecellî görülür.
HAKK, Cemâl sıfatının tecellîsini sever.
Bu sebeple iki tecellî bir arada olmaz...


Sabra alış; sabra tam alışan hâline razı olur.
Bu hâl, rızanın en basit, en küçük başlangıcıdır...
Nefer Râzi ile Rıza Paşa arasında çok fark vardır.


Her şey iyi olur, hoş gördüğün şeyleri öğersin, bu hâlin şükür olur.
Uzak kaybolur, yakınlık gelir.
Şerrin kaybolur, tevhid âlemi gelir.
Halk arasında zararlı bir şey kalmaz.
Her şeyi HAKK'dan bildiğin için halkın faydasını da bilemezsin...
Haz duyduğun şeyleri artık seçemezsin...
Bu âlemde her şey aynıdır ve eşittir...
Bütün kapılar bir olur.
Göze ancak HAKK görünür.
Bu hâli çok kişi bilmez.
Bunu bilmek az kişiye nasiptir.
Milyonda, ancak bir tane…
Zaman biter, nefisler tükenir, bu âlemi tam mânâsiyle bilen sizden bir tane çıkar...

Sabrın da zamanı geçer, nihâyete erer,
Fakat sabrın sonu çok iyidir ve mükafatı daima bâkidir.


Yarın toz kalkar, kimin atlı, kimin yaya olduğu görülür...
Dünya hikmetler âlemidir, âhiretse kudret âlemidir.
Hikmet için birtakım âlet ve sebepler gerekir.
Kudret için âlete ihtiyaç yoktur.
Kudret ancak HAKK'ın fiilî tecellîsiyle olur.
ALLAH her şeye kaadirdir.
Sebepsiz hikmetler yaratabilir...
Ancak kudret âlemi ile hikmet âleminin ayrılması için bunları yapar...
Âhiret âleminde her şey sebepsiz hareket eder.
Orada konuşmak için dile, dişe, havaya ihtiyaç yoktur...
Orada duygular dilsiz konuşur...
Çünkü tekvin-i hakkânî tecellî eder,
İlâhî kudret kendini gösterir...
“Duygularınız, hatalarınızı anlatırken sebeplerin dili tutulur.”
Bu son cümlede ciltler dolusu manâ gizlidir.
O gün, bütün sırlar faş olacak, perdeler açılacak ve yıkık viraneler meydana çıkacak...
Bu isteseniz de istemeseniz de olur.
Kaçmak ve kurtulmak olmaz...


Tevhid âlemi ve ilmi, dünya sevgisi taşımayanlaradır...
Bunun ötesi yoktur.
Edebli isen dinle!
Sesini kes, gözlerini yum, başını eğ, lâl ol!
İzin gelinceye kadar bekle...
Konuşma zamanı gelince, seni konuştururlar...
Konuşursun ama, o zaman varlığını kaybedersin...
Konuşmağa başladığın zaman, konuşmaların bütün dertlere devâ olur.
Ruhî hastalıklara, senin konuşman şifâ verir.
Her konuşman akıllara nûr saçar.
İman sahibi, Yaradan'a kavuşuncaya kadar rahat yüzü göremez...


Namazını kılabilen, oruç tutabilen mes’uddur.
ALLAH'ın yardımı olmasa bunları yapamaz...
Bu makam, şükür makamıdır...
Bunu bil!
Kendini beğenme makamı değildir…

İnsanlarla iyi geçinmek sadakadır.
Şükür makamında kalmağa gayret et!..
Katiyyen ve katiyyen doğruluktan ayrılma!.
Avam bunu bilmez, havas ehli demez, diğerleri kabule yanaşamaz...
Âlimler, ruhun mânâ ve ahvâlinden bahse Me’zundurlar.


Ruhun hakikatine dair sözler;
Avamı inkâra,
Dar kafalıları cidal ve kıtale,
Ehl-i hakîkatı helâke sevkeder...
Bu hakikati unutma!..
Sedef içinde inci gibi sakla!..
Hiçbir yerde bu söze rastlayamazsın...


Arslanların arslanı kadar cesur olmak lâzımdır.
Bu gibilerin düşmanları, çöldeki kum kadar sayısızdır.
Dostları, ALLAH ile aynı sayıdadır…


Bilakis : Aksine. Tersine. Zıddına.

Prensip : Fr. Umde. İlk unsur. Temel kanaat, temel düşünce. Temel bilgi *

Man: Her çeşit münakaşanın dışında olan.

Muayyen : Görülmüş olan, kat'i olarak belli olan, belli, ölçülü, tayin ve tesbit olunmuş, karalaştırılmış.

Tefsir : Mestur, gizli bir şeyi aşikâr etmek. Mânâyı izhâr etmek. * Anladığını anlatmak. Bildiği kadar açıklamak. * Kur'ân-ı Kerim'in mânâsını anlatan kitab. * Ehl-i Hadis ıstılahında Tefsire dâir hadis-i şeriflere Tefsir denilir. (Bak: İctihad).

İbtilâ : Belâya uğramak. Musibete düşmek. İyi veya kötü şeye düşkünlük, tiryakilik. * İnsanın iyiliğini, kötülüğünü ve kemâl derecesini meydana çıkaran imtihan, tecrübe.

Uzlet : Yalnızlık. İnsanlardan ayrılarak bir tarafa çekilip yalnız kalmak.

Mihenk : (Mihek) Altının ayarını anlamaya mahsus bir taş. Ölçü. İyiyi kötüyü ayıran, ayar âleti. * Mc: Bir insanın kıymetini, ahlâkını anlamaya yarayan vasıta.

Ayar : Altın ve gümüşten yapılmış şeylerin saflık ve hafiflik derecesi. *Saadete, mutluluğa doğru gitme.

Caiz : Mümkün, olur, olabilir. * Fık: Yapılması sahih ve mübah olan herhangi bir fiil veya akit.

Münafık : İki yüzlü, araya nifâk sokan. Fitnekâr. * Ahdini bozan, yalan söyleyen, hıyanet eden. * Görünüşte müslüman olup hakikatte kâfir ve düşman olan.

Buğz : Sevmeme. Birisi hakkında gizli ve kalbi düşmanlık hissetme. Kin, husûmet.

Zındık –Zendeka : Kâfirlik, dinsizlik. (Zendeka sâhibine zındık denir. Bazılarınca zındık; hem dinsiz, hem emvâl ve ezvacın iştirakine ve dehrin bekasına kail olan kimsedir.)

Tâat : İbadet etmek. Allah'ın (C.C.) emirlerini yerine getirmek. İtaat etmek.

Temenni : Dilek. İstek. Duâ. Rica etmek.

Fesad : Bozuk ve fenalık. Karışıklık. Haddi tecavüz edip zulmetmek. (Zıddı: Salâh'tır.)

Fakr : Bozuk ve fenalık. Karışıklık. Haddi tecavüz edip zulmetmek. (Zıddı: Salâh'tır.)

Belâ : (c.: Belâyâ) Afet. Sıkıntı. Tasa, kaygı. Musibet. Mücazat. İmtihan. Dâhiye. * Yaramaz nesne. (Bak: Sadaka)

Ülfet : Alışma, alışkanlık. Birisiyle münasebette bulunmak. Ünsiyet. Ahbablık, dostluk. Huy etme. Görüşme, konuşma.

Bî huruf-u-lafz : Harfsiz-sözsüz .

Bahtiyar : f. Bahtlı, talihli, mes'ud, mutlu, şanslı.

Hızır : İkinci tabaka-i hayat mertebesine mazhar olan ve Kur'an-ı Kerim tefsirlerinde ismi zikredilen bir zât-ı kerim. (Bak: Meratib-i hayat)

Va’z : Dinî mes'eleler üzerinde konuşup nasihat etmek. Kalbi yumuşatacak sözlerle insanı iyiliğe sevke çalışma.

Gayb : Gizli olan. Görünmeyen. Belirsiz. * Güman. Hislerle veya akıl ile bilinmeyen şey. (Bak: Ahbar-ı gayb)

Katre : Damla. Su damlası. * Bir damla olan şey.

Hâlet : Suret. Hâl. Keyfiyet.

Huzme . Demet. Deste. Bir kucak şey. * Fiz: Bir ışık kaynağından çıkan sütun halindeki Şua’

Nifâk : Müslüman gibi görünüp kâfir olmak. İki yüzlülük. * Bozuşukluk, ara açılmak. * Dinde riyâ etmek. * İhtiyaca sarf olunacak şeyler.

Şerr : Kötü iş, kötülük. Fenâlık. * Kavga. * Allaha isyan, emirlerine uymama, muhalif hareket etme. * Fenâ adam, fenâlık yapan adam, kötü adam. * Daha kötü, en kötü.

Hakkanî : Hak ve adalete uygun. Haklılığa uyar ve yakışır.

Tevhid : Birleme. Bir Allah'tan başka İlâh olmadığına inanma. Lâ ilahe illallah sözünü tekrarlama. Her yerde ve her şeyde Allah'tan başkasının te'sir hâkimiyeti olmadığını anlamak, bilmek ve bilerek yaşamak. * Edb: Allah'ın varlığına ve birliğine dair yazılan manzume.İnsanlar, Allah'ın birliğine inananlar ve birliğine inanmayanlar olarak ikiye ayrılır. Allah'a inanmayanlar sözü, aslında Allah'ın birliğine ve sıfatlarına inanmayanlar sözünün kısaltılmış şeklidir. Çünkü insanı ve kâinatı kim yaratmıştır? Sorusuna inananlar da inanmıyanlar da cevap vermektedir. İnanmayanların verdikleri cevaplardan "kendi kendine olmuştur" sözü hem mantıksızlık, hem de varlığı bir ilâh gibi tasavvur ettiklerinden kâinatta mevcut varlıklar kadar ilâh edinmiş olurlar. "Muhtelif sebepler ve şartların bir araya gelmesiyle yaratılmıştır" diyenler, sebepleri ilâh olarak kabul etmiş ve kendisine kâinattaki sebeplerin sayısı kadar ilâhlar edinmiş olur. "Tabiat yaratmıştır" diyenlere gelince: Tabiattaki varlıklar atomlardan meydana geldiğinden hem atomu bir ilâh yerine koymuş olur ve atomlar sayısınca ilâh edinmiş olur. Demek ki Allah'ın birliğine inanmayan inkârcılar, kendi düşüncelerinin ürünü olan ilâhlara tapan putperestlerden başka birşey değildir.

Faş : Meydana çıkmış. Yayılmış. * Anlaşılmış olan.

Lâl : f. Dilsiz. Söz söyleyemiyen.

Mes’ud : Saadetli, iman ehli olan, bahtiyar. Mutlu.

Avam : Halktan ilmi irfanı kıt olan kimse. Okuyup yazması az olan. Fakirler sınıfından. * Tas : Hakikata tam erememiş, tevhidin derin hakikatlarından haberi olmayan. * Halkın ekseriyeti.

Havâss : (Hâss - Hâssa. C.) Hâslar. Hâssalar. Keyfiyetler. Hususlar. * Dindarlık ve doğruluğu ile, ilmiyle âmil olup mâneviyat mertebelerinde yükselmekle makbul ve muteber olan zatlar. * Zenginler sınıfı. * Kur'anî ve manevî sırlara ve hususlara vâkıf bulunan, ilim, ibadet, tâat ve takva yolunda yükselerek mümtaz olan Evliyâullah. Herkesin hürmet ettiği büyük zevât. * Manevî te'sir için okunan duâlar.

Ahval : Haller. Vaziyetler. Oluşlar.

Me’zun : İzinli, izin almış. Salâhiyetli. * Diplomalı. İcâzetli.
Eyyühelmevtâ Kum bi izn-i Mevlâ


Hayır Şer, Allah'ü Teâlânın Yaratması İledir...

Bir Çok Kişinin Kafasında Yer Alan Bir Soru Vardır....

Eğer Kimin Cehenneme Gideceğini Allah'u Teala Biliyorsa, Niye Emirler ve Yasaklar Bildirdi? Hayrı ve Şerri Allahu Teala Yaratıyorsa, Şer İşlerimizden Niçin Sorumlu Oluyoruz?

Hayır Şer, Allah'ü Teâlânın Yaratması İledir...Sevap ve Günah İnsanın İradesine Bağlı Kılınmıştır ki, Buna Kesb Denir...Kesb Kuldan...Yaratmak Allah’tandır..

İki Ayet-i Kerime Meali:
Allah İnsana İyilik ve Kötülükleri...Hayrı ve Şerri...Öğretmek ve Bu İkisinden Birini Tutmak İçin, İhtiyar..İrade'i Cüziyye Vermiştir...Şems 7-
Zerre Kadar İyilik ve Kötülük Yapan, Karşılığını Görecektir...Zilzal 7,8

Allah'ü Teâlâ İnsanlara Zorla Günah İşletmez....Diyelim ki Önümüzde İki Tren Var...Garda Şunlar Yazılıdır:
Sağ Yoldaki Trene Binen Sonsuz Mutluluk Diyarı Olan Cennete Gider...Soldaki Trene Binen Sonsuz Azap Diyarı Olan Cehenneme Gider.

Sağ Yoldan Gidenin Bazı Şeyler Yapması ve Bazı Şeylerden Kaçması Gerekir...Mesela Namaz...Oruç Gibi Dinin Emirlerine Uyması ve Günahlardan Sakınması Gerekir.

Soldan Giden İse, Yol Boyu Sıkıntı Görmez...Onun İçin Hiçbir Yasak Yoktur...Hiçbir Şey Yapmaya da Mecbur Değildir...Ama Yol Bitince Sonsuz Sıkıntılara Maruz Kalacaktır.

Yolcu...Hür İradesiyle Gideceği Yerin Biletini Alır...İstediği Trene Biner...Son İstasyona Varmadan Fikir Değiştirebilir...Dönüş Yapabilir...Sağ Yoldan Giden Trenden İnip, Sol Yoldan Giden Trene Binenler Çıkabildiği Gibi...

Görüldüğü Gibi İnsan Serbesttir...İstediği Trene Binip İstediği Diyara Gidebilir...Ama Onu Götüren Bir Araç Var....Treni Yürüten de Birisi Var... 

İşte Bütün İşleri...Yani Hayrı ve Şerri Allah'ü Teala Yaratır Demek, Kula O İşi İşleme Gücünü Veren Allah'ü Teala Demektir...Örneğimizdeki Tren Olmasaydı İnsan Çok Uzun Olan Bu Yolculuğa Çıkamazdı...Kendi İradesi İle Azap Diyarına Giden Kimsenin (Bu Diyara Tren Seferi Düzenlemeseydiniz, Biz de Buraya Gelmezdik) Diyerek Tren İşletmesini Suçlaması Doğru Olmaz...Çünkü Bu Trene Hiç Kimse Zorla Bindirilmez...

Allah'ü Teala Dilediğini Saptırır...Dilediğini de Doğru Yola İletir Mealindeki Ayetleri Gösterip...Bizim Sapıklıkta Kalmamız Allah’ın Dilemesiyle Olduğuna Göre, Allah’ın Bizleri Sapık Diye Suçlamaz...Hayrı ve Şerri Allah Yarattığına Göre Yaptığımız Kötü İşlerden Sorumlu Olmayız Diyenler Çıkıyor...Suçlarını Allah’ü Tealaya Yüklemeye Çalışıyorlar...

Kur’an'ı Kerimi Anlamak Öyle Kolay Değildir...Öyle Olsa İdi Allah'ü Teâlâ...Resulüm, Kur’anı İnsanlara Açıkla) Diye Emretmezdi...Bazı Ayetler Bazısını Açıklar...Bir Ayet'i Kerime Meali Şöyledir..
(Allah, iman edenleri dünya ve ahirette sapasağlam tutar, zalimleri ise saptırır.) [İbrahim 27]

Demek ki İflah Olmayanlar...Yani Kurtuluşa Ermeyenler...Zalimler...Hainler ve Bunun Gibi Kötü Kimselerdir...Allah'ü Teâlâ İyiliği ve Kötülüğü İnsanların İrade Etmesi...Dilemesi ile Yaratır...Namaz Kılana da...Hırsızlık Edene de Mani Olmaz...Onlara Namaz Kılma ve Hırsızlık Etme Gücünü Veren de Allah'ü Teâlâdır...

Allah'ü Teâlâ Dilerse Bir Kimseyi Layık Olmadığı Halde Hidayete Kavuşturabilir...İyi Kimseyi İse Asla Sapıklıkta Bırakmaz...Zalim...Hain Bir Kimseyi İse, Adaletinin Gereği Olarak Sapıklığa Düşürür...Bir İyilik Yapana On Katı...Yüz Katı...Bin Katı Sevap Verebilir...Ama Genelde Bir Günah İşleyene Bir Ceza Verir.

Sevap ve Günah İşlemek İnsanların İradesine Bağlı Kılınmıştır...Hâşâ Allahü Teâlâ, İnsanlara Zorla Günah İşletmez...Zorla Günah İşletse Yarın Niye Günah İşledin? Diye Sorar mı Hiç?


Gönül Mescidi 

Akıllı, faziletli, irfanlı bir genç, bir şeyhin yanında konakladı. Onun yükünü, eşyasını aldılar ve kendisini bir dergâhta misafir ettiler. Misafirlik müddeti bittikten sonra şeyh Efendi, o gence:

“-şu mescit tozlanmış, her tarafında çer-çöp toplanmış. Burayı güzelce sil süpür, temizle!..” dedi.

Genç misafir, bu sözü işitince hemen orayı terk etti. Bir daha yüzünü gören olmadı. Bu gencin, kendisinden hizmet istenmesi üzerine apar-topar oradan ayrılması insanların dedikodusuna sebep oldu. Kimi onun hizmetten kaçtığını, kimi ise onun, elinden hiçbir iş gelmeyecek kadar beceriksiz olduğunu söylüyordu.

Günün birinde şeyh Efendinin müridlerinden birisi, yolda o genç misafirle
karşılaştı:

“-Arkadaş! iyi düşünme*din ve doğru bir iş yapmadın! Sen misafir olarak kaldığın müddetçe elimizin, başımızın üstündeydin. Sana ne oldu ki, ufacık bir yerin temizliği istendiğinde kaçıp gittin. Ey kendini beğenmiş genç, bilmiyor musun ki; insanlar hizmet ede ede yükselir ve bir mevkî sâhibi olurlar!..” dedi.

Genç yolcu yana yakıla ağladı, inledi ve:

“-Ey can*lar besleyen, gönüllere sürûr veren dostum! Emri aldığım gibi temizlemek için mescide gittim. Baktım ki mescitte toz toprak yok, tertemiz. O yerde bir kirli varsa, o da bendim, benim gönül mescidimdi. Ve artık oraya bir daha uğrayamadım. çünkü gönül mescidini te*miz tutmak lâzımdır!” dedi.


Tasavvuf yoluna intisab eden her insan, kendi kusurunu görmeli, tevâzûya bürünmelidir. Meyveli dal, başını aşağı tuttuğu gibi, akıllı insan da mütevâzî olur. Yücelik istersen, tevâzûyu seç! çünkü yücelik makamına çıkmak için, tevâzûdan başka merdiven yoktur.

Ey insan! Cenâb-ı Hak seni topraktan yaratmıştır. Toprak gibi mütevâzî ol. Madem ki topraktan yaratıldın; ateş gibi hırslı, cihânı yakıcı, inatçı olma!.. Korkunç ateş baş çekti, yükseldi, sivrildi. Toprak ise mütevâzî oldu. Ateş yükseldiği için (kibirlendiği için) ondan şey*tan yaratıldı. Toprak tevâzû gösterdiği için, ondan Âdem yaratıldı.

Efendimiz’den 21 altın tavsiye

İnsanların en hayırlısı, onlara faydalı olandır. Kanaatkâr olursan insanların en zengini olursun. İşte Peygamber Efendimiz’den en önemli altın tavsiyeler...

Önce kendine ve insanlara merhamet et ki, Allah da sana merhamet etsin.

İşte Peygamber Efendimiz’den altın tavsiyeler:

Bir gün, bir adam Peygamber Efendimiz’in yanına gelerek, "Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım var." der. Bunun üzerine Peygamberimiz o kimseye, "Ne istiyorsan sor." buyururlar. Ardından o kişi ile Peygamber Efendimiz arasında bizim de pek çok dersler çıkarabileceğimiz şu diyalog yaşanır:

İnsanların en zengini olmak istiyorum. Kanaatkâr olursan insanların en zengini olursun.

İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum. İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol.

İnsanların en adaletlisi olmak istiyorum. Kendin için istediğini insanlar için de istersen insanların en adili olursun.

İnsanlar içinde Allah’a en yakın, O’nun en has kullarından olmak istiyorum. Allah’ı çok zikredip anar ve hatırlarsan o zaman Allah’ın en has kulu olursun.

Muhsinlerden, iyilik edenlerden olmak istiyorum. Allah’a, O’nu görüyor gibi ibadet et, her ne kadar sen O’nu görmesen de O seni görüyor.

İmanımı kemale erdirmek istiyorum. Güzel ahlaklı olursan imanın kemale erer.

Kıyamet günü nur içinde haşrolmak istiyorum. Hiç kimseye zulmetme, kıyamet günü nur içinde haşrolursun.

MERHAMETLİ OL!

Önce kendine ve insanlara merhamet et ki; Allah da sana merhamet etsin.

Günahlarımın azalmasını istiyorum. İstiğfar ederek günahlarının bağışlanması için Allah’a yalvarırsan günahların azalır.

İnsanların en kerimi olmak istiyorum. Allah’a kullarını şikayet etmezsen insanların kerimi olursun.

Rızkımın bol olmasını istiyorum. Temizliğe devam edersen rızkın bol olur.

Allah ve Resulü tarafından sevilmek istiyorum. O zaman Allah ve Resulü’nün sevdiklerini sev, sevmediklerini de sevme.

Allah’ın bana kızmasından kendimi korumak istiyorum. Kimseye kızmazsan Allah’ın gazabından ve kızmasından kurtulursun.

3 Duamın kabul edilmesini istiyorum. Haramlardan sakınırsan duaların kabul olur.

KUSURLARI GÖRME

Allah’ın beni başkalarının yanında rezil etmemesini istiyorum. Namusunu koruyup iffetli ol ki; insanlar yanında rezil olmayasın.

Allah’ın ayıplarımı, kusurlarımı örtmesini istiyorum. Kardeşlerinin ayıplarını örtersen Allah da senin ayıplarını örter.

Benim günahlarımı ne siler? Gözyaşların, hudûun (saygıyla Allah’a kulluğun) ve hastalıklar.

Allah yanında hangi iyilik daha faziletlidir? Güzel ahlak, tevazu, belalara sabır ve kazaya rıza.

Allah yanında en büyük günah hangisidir? Kötü ahlak ve Allah’ın emirlerine karşı gösterilen cimrilik.

Rahman Allah’ın rahmetini ne coşturur? Gizliden gizliye sadaka vermek ve sıla-i rahim (akrabaları ziyaret ve görüp gözetmek).3 Cehennem ateşini ne söndürür?

Oruç. (Ali el-Müttaki, Kenzu’l-Ummal, 16/127-129)
Müminin Kalbi Allah c.c.'ın Evidir....


İmam-ı Rabbani Hazretleri Buyuruyor ki:
Kalb, ALLAH'ü Teâlânın Komşusudur. ALLAH'ü Teâlâya Kalbin Yakın Olduğu Kadar Hiçbir Şey Yakın Değildir. Mümin Olsun...Asi Olsun, Hiçbir İnsanın Kalbini İncitmemelidir...Çünkü, Asi Olan Komşuyu da Korumak Lazımdır...Sakınınız...Sakınınız...Kalb Kırmaktan Pek Sakınınız...ALLAH'ü Teâlâyı En Ziyade İnciten Küfürden Sonra, Kalb Kırmak Gibi Büyük Günah Yoktur...Çünkü, ALLAH'ü Teâlâya Ulaşan Şeylerin En Yakın Olanı Kalbdir...İnsanların Hepsi, ALLAH'ü Teâlânın Köleleridir...Herhangi Bir Kimsenin
Kölesi Dövülür...İncitilirse, Onun Efendisi Elbette Gücenir...Her Şeyin Biricik Maliki...Sahibi Olan Efendinin Şanını...Büyüklüğünü Düşünmelidir....Onun Yarattıkları Ancak İzin verdiği...Emir Eylediği Kadar Kullanılabilir....İzni İle Kullanmak...Onları İncitmek Olmaz...Hatta, Onun Emrini Yapmak Olur.

Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin Vasiyetnamesinin Son Satırı İse Şöyledir....Hiç Kimsenin Kalbini İncitmeyin....Müminin Kalbi Allah c.c.'ın Evidir.

Neden Kırar Bir İnsan Bir Digerini....
Kırmak Kolaydır Da Ondan...Kırınca Bütün Sorumluluklarından Kurtulursun....Artık Zaman Ayırman...Sıkıntılarını Paylaşman Gerekmez...Zorlu Yaşam Yolculuğunda Tutunacağı Bir Dal Değilsindir Bundan Sonra...Kırmak Kendini Haklı Çıkarır Da Ondan...Arkanı Dönüp Gönül Huzuruyla O Bunu Hak Etti Dersin....Bardağı Taşıran Son Damlaydı Dersin...Arkanı Dönüp Gidersin.

Oysa Sevmek...Önemsemek Öyle Midir?...Ne Çok Yorar İnsanı...Artık İki Kişilik Düşünürsün...Kim Bilir Hangi Sebepten Öyle Davrandı Der Binbir Bahane Bulursun Onun Adına....Bir Taraftan Da Kendini İkna Edersin...Aslında Olup Biteni Birazda Hak Ettiğine Dair.

Sevmek İki Kişilik Düşlemektir...Kırmaksa Tek Kişilik...Kendini Düşünür Hiç Hak Etmediğine Karar Verir Karşındakine Kinleniverirsin...Ve Kin Kırmanın Uyuduğu Mağaradır...Derinden Uyanır Öfke ve Kırar Karşısındakini...Hiç Düşünmeden.

Neden Kırar İnsan Bir diğerini… Hangi Sebeptir Bir Kalp Kırmayı Haklı Çıkaran...Düşünce Farklılıkları Mı...Yaşam Tarzındaki İnce Ayrım Farkları Mı?...Ya Da Ne Bileyim Hoşumuza Gitmeyen Bir Sözcük Mü?

Gece Yatağa Uzanıp Gözlerimizi Kapadığımızda Sabah Uyanacağımızın Garantisi Var Mıdır Sizce...Ve En Son Kırdığımız İnsanı Görmeme İhtimalimiz Ne kadar Yüksektir Hiç Düşündünüz Mü?...Hangi Sebep İki Damla Gözyaşından Daha Önemlidir...Hayat İki Damla Gözyaşı Kadar Kısayken.

Bilmelisin Ki…Karşındakini Kırmamak ve İnançlarını Savunmak Arasında Çizginin Nereden Geçtiğini Bulmak Zor.

Ne Kadar Yakın Olursa Olsunlar En İyi Arkadaşlar Da Ara Sıra Üzebilir...Onları Affetmek Gerekir.

Bazen Başkalarını Affetmek Yetmiyor...Bazen İnsanin Kendisini Affedebilmesi Gerekiyor.

Yüreğiniz Ne Kadar Kan Ağlarsa Ağlasın Dünya Sizin İçin Dönmesini Durdurmuyor.

Şartlar ve Olaylar...Kim Olduğumuzu Etkilemiş Olabilir...Ama Ne Olduğumuzdan Kendimiz Sorumluyuz.

Her Problem Kendi İçinde Bir Fırsat Saklar...Ve Problem, Fırsatın Yanında Cüce Kalır.

Sevgiyi Çabuk Kaybediyorsun Ama...Pişmanlığın Uzun Yıllar Sürüyor …

Ne Kalp Kırıp Suya Yazı Yazmaya Çalışalım...Nede Kırdığımız Kalbi Kazanacağız Diye Gece Güneşin Doğmasını Bekleyelim. (Gerçi Ne Kadar
Beklesek Te Gece Güneş Doğmaz.)
Rabbim…

Ben kapında bi/çare…
Aranıyorum…
Umut ve özlem...
Sağıma bakıyorum elimi kaldırıyorum…
Uzatıyorum “medet” diye…
Gözüme zulmetli bir karanlık ilişiyor…
Ürküyorum… Hüzünleniyorum…
Ve indiriyorum çare/siz…
Yine içimde umut doğuyor…
Soluma bakıyorum bu defa kaldırıyorum elimi…
Uzatıyorum uzatabildiğim kadar…
Safi bir nur, parıldıyor tüm ihtişamıyla…
Alıyor gözlerimi…
Ümidim ve özlemim çıkıyor en yükseklere…
En derin hislerime…
En temiz duygularıma…
Ve elimi uzatıyorum…
Nura, nurlanmak için…
Ama hüzün kaplıyor birden…
Sağımda geliyor benimle…
Kaçmaya çalışıyorum…
Uzattıkça elimi bırakmıyor peşimi…
Ne kadar çabalasam da…
Hüzünleniyorum…
Bi/çare dilimden şu ayet dökülüyor…
“İnnema Eş kubessi ve huzni ilallah…”
Başım önde içim buruk hüzün kaplamış içimi…
Birden bir ses geliyor…
İrkiliyorum…


“La Tahzen…” (Üzülme)
Duruyorum…
İliklerime ilişiyor ama yine hüzün…
Yine ses geliyor…
“La tahzen innellahe meane…”
Yüzümde bir sevinç…
İçimde bir ihtizaz…
Kalbimde ümit…
Ellerimi birleştirmeye niyet ediyorum…
Açıyorum ellerimi…
Çünkü Rahmet affetmek ister…
Çünkü Merhamet şefkat eder…
Ve….
Ey Rabbim…
Gündüzü geceye- geceyi gündüze kalbeden Sen’sin…
Bütün karanlıkları nuruyla nurlandıran Sen’sin…
Geçmişim tüm karanlığıyla geleceğimi zulmete boğmak istiyor…
Oysa Sen’in nurun her şeyi nurlandırır..
Beni geçmişimin ta’zibinden ve zulmetinden kurtar…
Benim geleceğimi nurunla nurlandır, zira Sen’in nurunu hiçbir şey söndüremez ey Nur…
Ve ellerim yüzüme kavuşuyor…
Sıcaklık hissediyorum…
Dokundurdukça yüzüme rahatlıyorum…
Dağılıyor içimdeki hüzün ve karanlıklar…
Ve bir ses duyuyorum…
Umutlu…
Nurlu…
Şefkatli…
Merhametli…
“La Taknetu Min Rahmetillah…
EFENDİMİZİ AĞLATAN AYET
Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir.
İnsan, tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve üstün olur.
Tefekkür ancak kalpte tasavvuru mümkün olan şeyler hakkında yapılabilir.
Onun için, ALLAH’ın yarattığı varlıklar hakkında tefekkür mümkün;
fakat ALLAH’ın zatı hakkındaki tefekkür mümkün değildir.
Çünkü ALLAH hiçbir şekilde suret olarak vasıflandırılamaz ve şekil olarak hayal edilemez.
Efendimiz (sas)’e en çok tesir eden ayetlerden biri, tefekkürle ilgilidir.
İki kişi Hz. Âîşe (r.anhâ)’yı ziyaret etmişler.
Onlardan biri, “Hz. Muhammed (sas)’de gördüğünüz etkileyici bir şeyi bize anlatır mısınız?” deyince,
Hz. Âîşe (r.anhâ) şöyle demiştir:
“ALLAH Rasûlü (sas) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı.
Namazda çok ağladı.
Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı.
Sabah ezanı için gelen Hz. Bilâl (ra), “Ya Rasulullah (sas)!
Geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir?” deyince, O,
“Bu gece Yüce ALLAH bir ayet indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır” dedi ve ayeti okudu:


“Muhakkak göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri
ardınca gelişinde düşünen insanlar için elbette birçok dersler vardır.” (Âl-i İmrân, 3/190)

Ondan sonra Rasulullah (sas), “Bu ayeti okuyup da üzerinde tefekkürde bulunmayan,
düşünmeyen kişilere yazıklar olsun.” dedi.
Bu ayette, tefekküre davet edilen akıl sahiplerinin durumunu açıklayan bir sonraki ayetin meâli de şöyledir: “
Onlar ki ALLAH’ı gâh ayakta divan durarak,
gâh oturarak, gâh yanları üzere zikreder, göklerin ve yerin yaratılışı
hakkında düşünürler ve derler ki:
“Ey büyük Rabbimiz! Sen bunları gayesiz, boşuna yaratmadın.
Seni bu gibi noksanlardan tenzih ederiz.
Sen bizi o ateş azabından koru!” (Âl-i İmrân, 3/191)

Kalbinde derdinmi var...
Eğer bir kişinin kalbinde ahiret derdi varsa, hiçbir dert onun için dert olmaz.
Ama kalbinde dünya derdi varsa her türlü sıkıntı onun için derttir.

Güçlü insan mütevazı, aciz insan kibirli olur.

Maiyetiniz sizi sevmiyorsa noksanlık sizdedir. Maiyete hizmet edin. Emir vermeyin.

Rahat etmek istiyorsanız iki şeye riayet edin:
Günah işlemeyin. Bütün sıkıntıların başı günah işlemektir.
Kalb kırmayın. Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır. 

 Bu bana lazım, bu bana lazım diyen huzur bulamaz. Bu bana lazım değildir diyen huzur bulur.

Bir kişi var veriyor, bir kişi var vermiyor. Bunlardan hangisini insanlar sever. Elbette vereni severler. Bu kişiyi insanlar sever de ALLAHü teâlâ sevmez mi? Elbette sever. O halde vermek lazım.

Kötülerle münakaşa etme üzerler, iyilerle münakaşa etme küserler.

Tevazu kendini başkaları ile bir görmektir. Başkalarından daha üstün ve daha aşağı görmemektir. 

 Müslümanlara yardım etmeyen, onların iyilikleri ve rahatları için çalışmayan onlardan değildir.

(Benimki benim seninki de benim) diyen, hayvan sıfatlı kimsedir. (Seninki senin benimki benim) diyen zararsızdır. Makbul olan, (benimki senin seninki de senin) demektir. Bunu salih müslüman söyler.

Hedefi olmayan gemiye rüzgar fayda etmez. 
Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun, üstünden yol geçer.

Bid’at itikadı sahiplerine ve suizan sahiplerine tevbe nasip olmaz. Bunlar yaptıklarını doğru zannettikleri için tevbe etmezler. 

 ALLAHü teâlâ iki amelin karşılığını bildirmemiştir. Bunlardan biri oruç, diğeri iftiraya uğradığı halde sabretmektir. Bu ikisine kat kat sevap verilecek.

Vaktin kıymetini bilin. Gözyaşı yerine kan akıtsanız geri gelmez. Ahirette her nefesten hesaba çekileceksiniz.

Müslüman, ALLAH katında kıymeti olan insan demektir. ALLAH’ın sevdiği insan demektir. Bir müslümanın hatalarını görmemek, ona kin tutmamak lazımdır, kusurlarını affetmek lazımdır. Hatta affetmek mecburiyetindesin. Niye? ALLAH’ın seni affetmesini istiyorsan, sen de Onun müslüman kulunu affetmen lazım. Yani, affedilmek için affetmek lazım. Din kardeşinin kusurunu affedeni, ALLAHü teâlâ affeder.

Bütün mevcudat, fen ilimleri, fizik kimya biyoloji vs. hepsi ALLAHü teâlânın varlığını ve birliğini göstermektedir. İslamiyet ise bu yüce Rabbimize nasıl inanılacağını, nasıl ibadet edileceğini bildirmektedir.

Doğru iman nimeti en büyük nimettir. Nimetlerde zirvedir. Bunun dışında başka şeylere bakmak, aşağıya bakmak demektir. Aşağı, adi olanı istemek demektir. Kendini zelil etmektir. ALLAHü teâlâ (Nimetlerimin kıymetini bilirseniz arttırırım, bilmezseniz elinizden alır, şiddetli azap ederim) buyuruyor. Bunun için şükretmek lazım, elimizden gitmemesi için korkmak lazım. Bu vaadi ilahidir. ALLAHü teâlâ vaadinden dönmez, onu yapar.

Korkmak lazım, imanı muhafaza etmeye çalışmak lazım. İman çok kıymetlidir, müslüman çok kıymetlidir. Kıymetini bilmek lazım. Bir fasık müslümanın imanının nuru dünyada gözükseydi, güneş sönük kalırdı.

İslamiyet, ALLAH’ın dinidir. Hiç ALLAH’ın dinine zarar verilir mi? Hiç ALLAH’a harp açılır mı? Firavun gibi, Ebu Cehil gibi ahmaklar açtı. N’oldu peki? Şimdi hep acı azap içindeler. Halbuki ALLAH’ın dini devam ediyor, kıyamete kadar da devam edecek. Çünkü İslamiyet olmazsa, insanların mükellefliği olmaz. 

Rahmet kapisinin anahtari çiledir...



Bir vakada esir düşenler arasında yavrusunu arayan bir anne Efendimiz aleyhisselamın gözüne ilişir kadın buldugu her çocugu bagrına basar yavrusu olmadıgını anlayınca bir digerine koşar nihayet kendi çocugunu bulunca kalbine sokarcasına davranışlarda bulunur.

Efendimiz aleyhisselam çevresindekilerine:
"şu kadını görüyormusunuz ne dersiniz o çoçugu ateşe atarmı?"buyuruyor."Hayır ya resulallah"derler.
"ALLAH o kadından çok daha merhametlidir" buyuruyor.
Çoçularınıza merhamet ederseniz ALLAHın merhametini yanınızda görürsünüz.
Siyasi kanaat farklılıklarıyla sürtüşmelerin getirdigi bu devirde merhametin gönüllere yerleşmesinin zaruretine inanıyoruz.
etrafımızı sarmış bunca düşmanlarımız varken kinle nefretle mukabeleye karşı vatandaşımıza muhabbetle muamelenin zaruretine inanıyoruz.
ALLAH resulü (sav)"düşmanlar arasında senin en çetin en zorlu düşmanın nefsindir" buyurmuştur.Nefsine adavet edebiliyosan yigitsin mertsin.Yoksa başkalarına saldırma o başkalarının işidir.
Nefsini aşamamışsan insan olmamışsın demektir.
Mümin peşinen çile çekmeye kararlı olacaktır.
Çilesiz ızdırapsız olmaz bu iş.

Çileyi tasavvuftaki manası ile anlamalı insanın her an ölmesi dirilmesi demektir hayatla ölümü kucak kucaga yaşamak demektir.
Çile çekmeyen kimseler canlı kimseler deyildir ve hayat veremezler saadet asrını öldürenler dahi islamın bidayetinde çile çekmeyen hazırcılardır hiç bir ıstıraba maruz kalmadan merdivenin lik basamagından adımını son basamagına koymak isteyen ne kadar hazırcı çilesiz kem talihlilerdir.!

Zenginin fakir olması çiledir."tarihi şanlı bir milletin mezellete ugraması mahkumiyete maruz kalması çiledir".
İlim adamının kendisini anlamayanlar içinde bulunmasıda büyük bir çiledir.
Çilenin son ufkuda peygamberlere aittir.
Hz aişe (ra) Uhud dönüşü sorar:Ey ALLAHın resulü uhuttan daha çetin bir günle karşılaştınmı?Efendimiz acı acı tebessüm buyururlar.Büyük çilekeş mahzun nebi kalbi kırık insan "kavmimden çok çetim".der ve taif vakasını anlatır o dehşetin giz olayı.
Çile bir göz yaşı deyildir olsa geceler kalkar karanlıkta döker kurutursun Onu bilmeyenler acı ve ekşi görürler.
Ondan huzursuz olurlar Çile bir bakıma tatlı bir beladır.Çile çekenin kalbi mesudtur.
İmanı varsa mesud olacaktır Çilede öyle bir zevk vardırki bunu anlamak için Bilalin kalbini taşımak lazım.
Herşeyin bir ekranı oldugu gibi çileninde bir ekranı vardır onu gizlemek kimseye söylememek elbisesinden bile saklamak... Istırabını dillere destan eden çilenin zevkine eremez...

"AŞKIM DERSİN BELA-YI AŞKTAN AH EYLEME"
AH EDİP AGYARI AHINDAN HABERDAR EYLEME"

(mutlaka herkesin bir derdi çilesi vardır bize düşen
a isyan etmemek sadece ona sıgınmak ona sıgınıp sabretmek mutlaka rabbim yardım edecektir

Bir Damla Gözyaşı


Bir damla da çağlayan ırmakları boğuşu Yakub’un,
Sükut denizinde dalga olan Meryem’in
Fırtınalara sabrı kalkan bilen Eyyüb’ün…

Rıza bahçesine bir gül ekebilmek, gözyaşlarını teselli vuslatına mazhar olacak
kadar samimiyetle dökmektir…
Dua tadında akan her damla kelamsız rıza dilencisidir…

Ey Zeyd… Ey sevdalı… Ardından alemlere rahmet olarak gönderdiğine,
en sevdiğine, Hasret gözyaşları döktürdüğü Mevlanın…

Ey Selman… Ey yüreğindeki aşka harf harf teslim olan…
Hak tarafından sevilen ve sevildiği
Aleme ilan edilen…

Aşkla var olabilmek yollarda, hasrete gamzelerde hayat buldurmak,
kirlenmemiş gökyüzü, Altında sadık ve vefalı aşıkları,
unutulan her heceyi işler cana saadet asrı tadında akan her damla…

Asırlar öncesinden bizlere selam eden Efendim…
Rüzgar saçını dağıtır diye üzülemediğimize üzülerek sevdasına vurulduğumuz…
Hüzün bahçelerindeyiz… Sensiz..!

Nedametin giydirildiği gecelere aydınlığı, vefasızlıkların asıldığı yıldızlara affı,
kırgınlıkların, Gezdiği sokaklara sevgiyi fısıldar gül tadında akan her damla…

Talan edilmiş sokaklarımı sevdirir, “O”ndandır diye…
Aşk dolu hayatların bir huzmesinin canda hayat bulmasını dillendirir sus olup…
Ahdimi taşır akan her damla …

Bir damla gözyaşında saklı “can”
Bir damla gözyaşı “can”a hayat bulduran

El-Vehhab ismine sığındım…
Avuçlarımda bir damla gözyaşıyla kapındayım…

Çalışmak İbadettir.......

Müminin çalışması ibadettir. Fakat imansızın çalışması ibadet olamaz. Ben namaz kılmam ama bak çalışıyorum, bu da ibadettir demek yanlıştır. Namaz kılmayanın da çalışması ibadet olmaz.

Kimseye muhtaç olmamak için çalışmak çok kıymetlidir. Peygamber efendimiz, Hazret-i Muaz ile müsafeha edince buyurdu ki:
- Ya Muaz, ellerin nasırlaşmış.
- Evet ya Resulallah, kazma elimde toprakla meşgul oluyor ve bu sayede çoluk çocuğumun nafakasını kazanıyorum.
Fahr-i kâinat efendimiz, Hazret-i Muaz’ı öpüp buyurdu ki:
- Bu eli Cehennem yakmaz. (Tibyan)

Yine bir gün bir genç, sabah erkenden işine gidiyordu. Eshab-ı kiramdan bazıları, bunu uygun görmediler. Orada bulunan Peygamber efendimiz buyurdu ki:
Rızk için çalışmak
Allahü teâlâ, her insanın ve her hayvanın rızkını ezelde takdir etmiş, ayırmıştır. İnsanların ve hayvanların ecelleri ve nefeslerinin sayısı belli olduğu gibi, her insanın rızkı da bellidir. Rızk hiç değişmez. Azalmaz ve çoğalmaz. Kimse kimsenin rızkını yiyemez. Kimse kendi rızkını yiyip bitirmeden ölmez. Bu konudaki âyet-i kerimelerden birkaçının meali şöyle:
(Allahü teâlânın rızk vermediği, bir canlı yoktur.) [Hud 6]

(Birçok canlı, rızkını kendi elde edemez. Sizin de, onların da rızkını Allah verir.) [Ankebut 60]

(Rabbin, rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır.) [İsra 30]

Allah’ın kimine çok, kimine az rızk verdiğini çok kimse bilmez. (Sebe 36)

Allah’tan korkana ummadığı yerden rızk gelir. (Talak 2,3)

Herkesin rızkı ayrılmıştır
İnsan, rızkını aradığı gibi, rızk da, sahibini arar. Çok fakirler vardır ki, zenginlerden daha iyi, daha mutlu yaşar. Allahü teâlâ kendisinden korkanlara, dinine sarılanlara, ummadıkları yerden rızk gönderir. Allahü teâlâ, insanları yaratırken, ömürleri gibi, rızklarını da takdir etmiştir. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyle:
(Allahü teâlâ, müminin rızkını ummadığı yerden verir.) [İ.Hibban]
(Allah’tan korkun, istediğiniz şeylere kavuşmak için, iyi sebeplere yapışın. Kötü sebeplere yanaşmayın! Hiç kimse, takdir edilen rızkına kavuşmadıkça ölmez.) [Hakim]

(Eceliniz sizi nasıl takip ederse, rızkınız da öylece takip eder. Rızk için sıkıntı çekerseniz, Allahü teâlânın emrine uygun hareket edin.) [Taberani]

(Allah korkusunu sermaye edinen, rızkına ticaretsiz ve sermayesiz kavuşur.) [Taberani]

(Allahü teâlâya tam tevekkül etseydiniz, sabah aç gidip, akşam tok dönen kuşlar gibi rızka kavuşurdunuz.) [Tirmizi]

Helal rızka kavuşmak isteyen sebeplerine yapışmalıdır! Para kazanmak, malı arttırır. Fakat, rızkı arttırmaz. Rızk, mukadderdir. Yani ezelde ayrılmıştır. Rızk, maaşa, mala, çalışmaya bağlı değildir. Fakat Allah emrettiği için çalışmak gerekir. Çünkü, Allahü teâlânın işleri, sebepler altında tecelli eder. Âdet-i İlahiye böyledir. Fakat, bazen, sebebe yapışıldığı halde, iş hasıl olmayabilir. Yahut, sebepsiz de, hasıl olabilir. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyle:
(Rızkının bol olmasını isteyen, sıla-i rahm etsin!) [Buhari]

(Sadaka vermeye devam edenin rızkı artar!) [İbni Mace]

(Cömerdin evine rızk, devenin göğsüne vurulan bıçaktan daha tez gelir.) [İbni Mace]

(İstiğfara devam eden, ummadığı yerden rızıklanır.) [İbni Mace]

(Namaz kılmak rızkın bereketine sebep olur.) [Miftah-ül cenne]

(Hanımı ile [iyi geçinip] şakalaşanın, rızkı artar.) [İ.Lal]

Fakirliğe sebep olan şeyler
Bazı şeyler fakirliğe yol açar, rızkın güçlükle gelmesine sebep olur. Mesela tırnağı uzun olanın rızkı meşakkat ile, sıkıntı ile hasıl olur. Bu konudaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyle:
(Günah işlemek, rızktan mahrumiyete sebep olur.) [İbni Mace]

(Yalan söylemek rızkı azaltır.) [İsfehani]

(Zina fakirliğe yol açar.) [Beyheki]

(Sabah uykusu rızka manidir.) [Beyheki]
[Rızkların dağılması sabah namazından sonra olur. Manevi rızkların dağılması ise ikindi namazından sonradır. Bu iki vakitte uyumamaya dikkat etmelidir! (El-Envar)]

(Sabah namazını kıldıktan sonra uyumayın, rızkınızı aramaya çalışın!) [Taberani]

(Hak teâlâ rızkları, fecr ile güneşin doğacağı vakitler arasında verir.) [Beyheki]

(Rızka kavuşan çok hamd etsin!) [Hatib]

Hamd etmek, Allahü teâlâya şükretmek demektir. Her nimetin Allahü teâlâdan geldiğine inanmak gerekir. Allahü teâlâ, Hazret-i Musa’ya buyurdu ki:
(Kendine verdiğim nimeti, benden bilip kendinden bilmeyen, nimetlerin şükrünü eda etmiş olur. Rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmeyen ise, nimetin şükrünü eda etmemiş olur.) [İ.Gazali]

Zarardan dönmek gerekir
Zararın neresinden dönülürse kârdır. Rızk endişesiyle, harama el uzatmamalı ve şu hadis-i şerifin muhatabı olmamalıdır:
(Bir zaman gelir ki, insanlar, yalnız malın, paranın gelmesini düşünür, helalini ve haramını düşünmezler.) [Buhari]

(Hazret-i Hızır'ın tamir ettiği binanın altındaki altın levhada şunlar yazılı idi:
(Ölüm hak iken gülüp eğlenen, kadere inandığı halde üzülen, rızka Allahü teâlâ kefil iken zahmetlere giren, Kıyamette sorgu-sual varken gaflete dalan, fâniliğini bildiği dünyaya bel bağlayan kimseye nasıl hayret edilmez?)

Dünya için çalışmak
Sual: Bir hadis-i şerifte, "Dünyaya, burada kalacağınız kadar, ahirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!" buyuruluyor. Ne kadar büyük olursa olsun, bir sayının sonsuzun yanındaki değeri sıfır kabul edildiğine göre, dünya için hiç çalışmamak gerekmez mi?
CEVAP
Dinimiz, dünyaya da, ahirete de çalışmayı emretmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen (Dünyadan da nasibini unutma!) buyuruluyor. [Kasas 77]

Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Dünyanızı ıslaha, düzeltmeye çalışınız! Yarın ölecekmiş gibi de ahiret için amel ediniz!) [Deylemi]

(Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışınız!) [İbni Asakir]

(Sizin hayırlınız, ahireti için dünyasını, dünyası için ahiretini terk etmeyen ve insanlara yük olmayandır.) [Deylemi]

Haksız kazanç
Muhammed aleyhisselam Peygamber olarak gönderilince, şeytanlar İblisin başında toplanıp üzüntülerini bildirdiler. Bunun üzerine İblis onlara, (Bunlar dünyayı sever mi?) dedi. Onlar, evet deyince, (Öyleyse üzülecek bir şey yok. Onlara haksız kazanç sağlatırım. Lüzumsuz masraf yaptırır, lüzumlu yere de harcatmam. Zaten her kötülük bu üç şeyden meydana gelir) dedi.
Çok kazanmak için çok çalışmak
Sual: Çok kazanmak için çok çalışmak dine aykırı mıdır?
CEVAP
Kendinin ve çoluk çocuğunun nafakasını kazanacak ve borçlarını ödeyecek kadar çalışıp kazanmak farzdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çalışıp kazanmak farzdır.) [Taberani]

(Allahü teâlâ, bir kimseye ahireti kazanması için dünyayı verir, ama dünya için ahireti vermek istemez.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, dünyanın akıbetini, yenilen yemeğin akıbetine benzetmiştir.) [Taberani]

(Cenneti isteyen hayra koşar, Cehennemden korkan, haramlardan kaçar. Ölümü bekleyen dünya lezzetlerini terk eder. Dünyaya meyledene musibetler yağar.) [İbni Hibban]

(Allahü teâlâ bir kuluna hayır murat edince, onu dünyadan uzaklaştırır, ahirete teşvik eder ve kusurlarını kendine gösterir.) [Deylemi]

(Tahsilsiz ilme, rehbersiz hidayete kavuşmak isteyen, dünyadan yüz çevirsin!) [İ.Gazali]

(Din işlerinde kendinden üstün olanı görüp ona uyan, dünya işlerinde ise kendinden aşağısına bakıp Allahü teâlâya hamd eden şükretmiş olur.) [T.Gafilin]

(Şeytan, sizi fakirlikle korkutup, fahşaya sürükler [cimriliğe, her türlü kötülüğe teşvik eder.]) [Bekara 268]

(Yeryüzüne dağılın, Allah’ın fazlından rızkınızı arayın!) [Cuma 10]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Rızk için üzülme, takdir edilen rızk seni bulur.) [İsfehani]

(En güzel rızk, helale, harama dikkat edilerek alın teri ile kazanılandır.) [Nesai]

(Allahü teâlâ sanat sahibi mümini sever.) [Taberani]

(Geçimini helalinden kazanmak, Allah yolundaki cihad gibidir.) [Deylemi]

(Eve girerken "İhlas" suresini okuyan, fakirlik görmez.) [T.Kurtubi]

(Sıkıntıya düşen veya borçlanan, bin kere "La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır.) [Şir’a]

[Duaların kabul olması için Ehl-i sünnet itikadında olmak, Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasaklarından kaçmak gerekir.]


Bak.
Bir yıl daha borçlandın hayata.
Ama üzülme büyüdüğüne
Hayat hergün yeni birşeyler öğretiyor insana.
Sabah gülerek başlayabiliyorsan güne ve hala kaybetmemişsen içindeki çocuğu,
Yüreğindeki umudu yazabiliyorsan bulutlara
Sakın durma
Koş
Yeni günlere,
Yeni mutluluklara
Hayat seni çağırıyor


Hakikat Damlaları-46

Adanmış bir insanın mefkûresiyle alâkalı olmayan konularda şahsî bir kısım hedefler peşine düşmesi asla düşünülemez. 

İstikbal vaad etmeyenlere istikbal emanet edilmez. 

Dirilmenin yolu nazarîyi amelîye çevirme, sonra da amelde temâdî ile olur
 
 Yıkma düşüncesiyle harabeler, yapma mülâhazasıyla da ümranlar meydana gelir.

Allah'tan yine Allah istenmeli; O'nun rızası talep edilmelidir. Bu itibarla da, hakiki bir mü'min, yürekten “Allah'ım, Sen benden razı ol, yeter!” diyebilendir. 

 Namaz bir manada Allah'la irtibata geçmek demektir. Onun için de, namazın başında ve içerisinde, içinizi de, dışınızı da bilip gören bir Zat'ın huzurunda bulunduğunuzu hatırlayacak ve mülahazalarınızı ‘mâsiva'dan arı-duru hale getireceksiniz.

Aramadın ki, bulasın! 

Bir hizmet erinin hedefi kendini aşmak, kendi rekorunu kırmak olmalıdır. 

İslam'a, maalesef en büyük zararı onu doğru-dürüst yaşamayan müslümanlar veriyorlar. Keşke önce kendimizi bir düzeltebilsek!.

Efendimiz'e (aleyhi efdalüssalavât ve ekmelüttahiyyât) inanma Din(in bir rüknü) olduğu gibi, O'nu sevme de Din'dir.

Kur'an-ı Kerim, “Ey iman edenler, iman edin!” demek suretiyle bizi her zaman imanımızı gözden geçirmeye, tazelemeye davet ediyor.

Mutluluğun formulü 40 ayette gizli...



 

ALLAH’I HATIRLAMAK

Sehl b. Abdullah Tüsterî rh.a. Hazretleri anlatıyor:
Ben daha üç yaşında idim. Dayım Muhammed’in kıldığı gece namazını seyrederdim.  
Bir gün bana:  
– Seni yaratan Allah’ı anar, O’nu hatırlar mısın, diye sordu.
 Ben de:
·         Nasıl anabilirim, hatırlayabilirim, dedim. Bunun üzerine bana:
 ·         Yatağa her girişinde dilini oynatmadan kalbinden üç kere: “Allah benimledir, Allah beni görüyor.  
Allah her yaptığımı biliyor.” de, dedi.
·         Ben de birkaç gece böyle yaptım ve kendisine söyledim. Bu defa yirmi bir kere söylememi tavsiye etti. Ben de yirmi bir kere söyledim ve bu sözlerin tadını kalbimde duydum. Bir yıl sonra dayımı gördüm.
·         Bana:  

·         – Oğlum, sana öğrettiklerime ölünceye kadar devam et. Çünkü bunlar dünya ve ahirette sana yarar, dedi.  
Ben de yıllarca böyle yapmaya devam ettim ve bu sözlerin tadına vardım.  
Yine bir gün dayım bana:  
– Sehl! Kim Allah’ın kendisiyle olduğuna, kendisini gördüğüne ve O’nun her yaptığını bildiğine inanıyorsa, bu kimse artık kötülük yapar, Yaratan’a isyan eder mi? Göreyim seni sakın günaha yaklaşıp Rabbine asi olma, dedi.
(İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Din)

1 dakika içinde Neler Yapabiliriz?


1- dakikada 5 defa Fatiha suresini seri bir şekilde okuyabilirsin.Fatiha suresini bir defa okumak 1400 sevaptır.5 defa okununca bir dakikada 7000 sevap elde edebilirsin.

2- 1 dakikada on defa ihlas suresini okuyabilirsin 10 defa ihlas suresi 3 kuran hatmine bedel sevap kazandırır .Hergün bir dakikanı ihlas suresine ayırsan ayda 300 defa senede 3600 defa ihlas okumuş olursun.Bu da 1200 hatme bedel olur.

3- Yüzüne bir dakikada ALLAHın kitabından bir sahife okuyabilirsin.

4- 1 dakikada kısa bir hadis ,kısa bır ayet ezberleyebilirsin.

5- 1 dakikada 30 defa kelimeyi tevhid getirebilirsin.

6- 1 dakikada 100 defa sübhanallahi ve bihamdihi dersin.Denizlerin köpüğü kadar günah da olsa bağışlanır.

7- 1 dakikada 40 defa La havle dersin cennet hazinelerinden 40 hazine elde etmiş olursun.

8- 1 dakikada 60 defa Esteğfirullah el azim dersin bağış ve affa nail olursun.

9- 1 dakikada 25 defa salatu selam söylersin 250 sevabı, 250 bagış ve 250 dereceye nail olursun. Şefaati Mustafa’ya (s.a.v) nail olursun.

10- 1 dakikada dua,tefekkür,tezekkür kalbini inceleyen itaatlerle olursun.Kalbin 1 dakikada ameli yerine göre ömre bedel olur. Hayattan bir dakika ne kadar kıymetli oysa biz hayatımızı harap,zayi etmişiz. Ömrümüzden nice yıllar akıp giderken bir dakikada kazanabileceğimiz bir çok şey vardır

Kalbin Ayarı Kaçarsa
Kalbin ayarı kaçarsa namaz insanı terk eder!

Önce azaltır ziyaretlerini…

Ekstraları keser; günde yalnızca beş kez uğrar.

Sonra dörde indiriverir.

Sabahın o sağaltan bereket ikliminden mahrum kalırsınız.

İkindiler meşgaleye takılır, öğleyi de sürükler peşinden.

Akşam nazlı bir gelinin duvağının ardındaki tebessüm gibidir.

Kıymetini bilmez, zaman denen ırmağın akışına karşı müteyakkız olmazsanız, Sonunda o da göstermez olur yüzünü.

Yatsıyı yitirmek geceyi direksiz bırakmaktır.

Sabahı savsaklamanın gündüzü savunmasız bırakması gibidir bu.



Evrenin her an başınıza yıkılabileceğini duyumsarsınız alıp verdiğiniz her nefeste. “Oruçsuz neş’esiz” kalıverirsiniz sonra ortalıkta…

Bindiğiniz dalları kesmekten beter, beslendiğiniz kökleri kurutursunuz.

Namaz terk ederse sizi, sonunda oruç da bırakır.

Önce bir iki delik, sonra kalbura döner kalbiniz...

Namaz – oruç ikilisinin gurbetindeyseniz, reklâm vermeye cömert elleriniz, zekât vermeye cimrileşir. Oysa zekât verebilmek dünyanın en büyük bahtiyarlıklarındandır. Bunu hak etmiyorsanız, mahrum bırakılırsınız.

Verebiliyorsanız, hâlâ sevinecek, hâlâ avunacak bir şeyiniz kalmış demektir.

Her an, önceki mevzileri kazanma gücüne kavuşabilir;

Her an oruçla ve namazla ödüllendirilebilirsiniz.

Önce zekât vermenin heyecanı terk eder kişiyi.
Heyecanını yitirdiğiniz şeyi hepten yitik sayabilirsiniz.

“İmanın halâveti” yitince geriye kuru şekiller kalır.

Ruhu çoktan uçup gitmiş bir namazın,

içi çoktan boşaltılmış bir orucun,

esprisi kaybolmuş zekâtın,

anlamı kaymış haccın, cihadın ve kurbanın faydası mı, zararı mı çok kestirmek güçtür.

Yitiğinin bilincinde olursa insan, onu yeniden arayıp bulmak, yeniden kazanmak için harekete geçebilir.

Ya sahtesiyle değiştirilmiş kopya bir namaza, oruca, zekâta, cihada tutunmuşsa bir ömür!

Vah o kişinin haline!



SABAH SİZDEN 8 ŞEY İSTENİYOR.

İmam-ı Şafii Hazretleri bir sabah namazdan sonra evine dönerken yolda birine rastlar. Adam önce selam verir iyi dilek ve duada bulunduktan sonra da`hayırlı sabahlar`manasında`nasıl sabahladın? der. Hazret-i imam nasıl sabahladığını şöyle anlatır: Sekiz tane şeyin benden istendiğini düşünerek sabahladım!:

Adam şaşırır:Ya imam kim sizden 8 tane şey isteyebilir?sizin kimseyle takışık bir işiniz yoktur ki? Hazreti imam tebessüm ederek meseleyi açar: Bak benden her sabah kimler neler istiyorlar der ve şöyle izah eder:

1)Rabbim benden farzını istiyor

2)Resulullah benden sünnetini istiyor

3)Aile çoluk çocuk günlük masrafını istiyor

4)Nefis kendine tabi olmamı istiyor

5)Şeytan arkasından gitmemi istiyor

6)Kiramen kâtibin melekleri iyi şey yazdırmamı istiyor

7)Geçen günler ihtiyarlanmamı istiyor

8)Son olarak da Hazreti Azrail hazır olmamı istiyor…
İşte ben bütün bu isteklerin muhatabı olarak sabahlamış bulunuyorum. Her sabah bu sualler cevap bekliyor. Hazret-i Şafii’yi dinleyen adam düşünmeye başlar.

Bir kaç saniyelik tefekkürden sonra sorar: Ya imam bu saydığın şeyler sadece senden mi isteniyor yoksa bendende isteniyor mu? İmam tebessüm eder :

_Orasını ben diyemem sen düşün !..

Adam başını aşağı eğer söylenerek devam eder:

_Ne dersiniz sizden de böyle 8 şey isteniyor mu?…


Dört sey güzeldir, Dört seyde kötüdür.. 
 
 
Hikmet sahipleri demişler ki;

Dört şey güzeldir, fakat dört şey ondan daha güzeldir.

1. Erkeklerin utanması güzeldir. Fakat kadınların utanması ondan daha güzeldir.

2. Herkesin adil olması güzeldir. Fakat emir sahiplerinin adil olması daha güzeldir.

3. İhtiyarın tevbesi güzeldir. Fakat gencin tevbesi daha güzeldir.

4.Zenginin cömertliği güzeldir. Fakat fakirin cömertliği daha güzeldir.
 



Dört şey kötüdür. Fakat dört şey ondan daha kötüdür.

1. Gencin günah işlemesi kötüdür. Fakat yaşlının günah işlemesi daha kötüdür.

2. Cahilin dünya işlerine dalması kötüdür. Fakat alimin dünya işlerine dalması daha kötüdür.

3. İnsanların ibadette gevşeklik yapması kötüdür. Fakat hoca ve talebelerin ibadette gevşeklik yapması daha kötüdür.

4. Zenginlerin kibri kötüdür. Fakat fakirin kibri daha kötüdür.

Güneş her varlığın üzerine aynı doğar

Amma gül başka leş başka kokar.
 
  Bugün 26 ziyaretçi (72 klik) kişi burdaydı!  
 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol